22.03.2019
Bahsettiğimiz bu ünlü fotoğraflar ne yazık ki çoğunlukla yoksuklluk ya da açıkla boğuşan, acı çeken çocukların ya da savaşın şiddetinin, işgallerin, terör saldırılarının tüm gerçekliği ve çarpıcılığıyla belgelendiği kareler oluyor. Bizse listemizi daha olumlu, daha güzel, daha mutlu anları yansıtan ünlü fotoğraflar ile dolduralım istedik. Bu 7 fotoğrafın hepsi, 20. yüzyılda toplumsal olayları, bilim, sanat ya da müzik dünyasındaki önemli anları ölümsüzleştirmiş kareler.
Lunch Atop a Skyscraper (Gökdelen Tepesinde Öğle Yemeği) | 1932
1930’ların büyük ekonomik krizi sırasında, ABD’nin güçlü bir şekilde yükselmeye devam ettiğini haykıran bu fotoğraf, aslında doğal ve habersiz bir şekilde yakalanmış değil, sahnelenmiş ve planlanmış bir kare. New York’un göbeğindeki Rockefeller Center‘ın inşaatı sırasında hem kompleksin hem de New York şehrinin reklamı için çekilen yüzlerce fotoğraftan biri Lunch Atop a Skyscraper. Fotoğrafın ünü arttıkça, fotoğraflanan on bir işçinin kendileri, akrabaları ya da tanıdıkları olduğunu iddia edenler olmuş ama hiçbiri bunu kanıtlayamadığı için fotoğraftakilerin kim olduğu kesin olarak bilinmiyor. Onlarla aynı riskleri alarak onları fotoğraflamak için yerden 250 metre yükseklikteki çelik parçaları üzerinde yürüyen fotoğrafçıların da sayısı o gün birden fazlaymış ve bu yüzden, özel olarak bu kareyi fotoğraflayanın kim olduğu da bilinmiyor. Bilinen tek bir şey var, o da bu on bir kişinin ve daha yüzlercesinin inşa ettiği binanın, bugün New York şehrinin sembollerinden biri olduğu. Fotoğrafın, öylesi zor bir dönemde sanayileşme, gelişme ve kalkınmanın bir göstergesi olduğu için de sadece görsel olarak değil, toplumsal olarak çok büyük bir önemi var.
V-J Day in Times Square (Times Meydanı’nda Zafer Kutlaması) | 1945, Alfred Eisenstaedt
Dünya tarihinin en yıkıcı savaşı olan II. Dünya Savaşı’nda 70 ila 85 milyon kişinin, yani o zamanki dünya nüfusunun yaklaşık %3’ünün hayatını kaybettiği düşünülüyor. Söz konusu bu denli, tüm insanlığı etkilemiş bir savaş olunca, bu savaşın sona erişinin, verilen tüm kayıplara rağmen kutlamalarla karşılandığını tahmin edersiniz. Heleki ‘kazanan’ taraftaysanız… “II. Dünya Savaşı’nın sona erişi büyük bir coşkuyla kutlandı” gibi bir cümleyle karşılaşırsak hepimizin aklında tek bir fotoğraf karesi beliriyor: 25 Ağustos 1945‘te LIFE dergisi kapağında yayınlanan ve ABD’nin Japonya’ya karşı elde ettiği zaferin kutlamaları sırasında New York‘un Times Meydanı’nda çekilen bu fotoğraf, öpüşen bir donanma subayı ve hemşirenin fotoğrafı. İkili sanıldığının aksine romantik bir çift değil; zaferin coşkusu ve kameraların kışkırtmasıyla öpüşen bu iki insan, rastgele yan yanalarmış ve denizcinin hemşireyi belinden tutarak öptüğü an tesadüfen belgelenmiş. Kimlikleri ise anca 1980’lerde, fotoğraf II. Dünya Savaşı’nın sona erişinin simgesi haline geldiğinde George Mendosa ve Greta Zimmer Friedman olarak doğrulanmış. Tutku, aşk ve zafer sevinci gibi duyguları akıllara getiren bu ikonik fotoğrafı eleştirmemek de güç; çünkü hikayesi öğrenildikten sonra fotoğraf “kamuya açık alanda cinsel tacizin belgelenmesi” olarak görmeye başlayanların sayısı da hiç az değil.
Albert Einstein | 1951, Arthur Sasse
Albert Einstein‘ın adı geçtiğinde aklına bu fotoğraf gelmeyen var mı? Nobel Fizik Ödülü sahibi, görelilik / izafiyet teorisini geliştiren dünyaca ünlü bilim insanı, bu fotoğraf nedeniyle ‘çılgın bilimadamı’ imajıyla özdeşleşmiş durumda. 14 Mart 1951‘de, yani Einstein’ın 72. doğum gününde çekilen bu fotoğraf, onun oyunbaz ve canayakın kişiliğini gözler önüne seriyor. Fotoğraflara gülümsemekten bıkan Einstein, doğum gününde onu fotoğraflamak isteyen AFP muhabiri Arthur Sasse‘ye dilini çıkarmayı yeğliyor. 20. yüzyılın en bilinen basın portrelerinden biri olan bu fotoğraf, Einstein’ın kendisi tarafından da çok sevilmiş, arkadaşlarına yollamak için hazırlattığı tebrik kartlarının üzerine bu fotoğrafını bastırmış.
The Pillow Fight (Yastık Savaşı) | 1964, Harry Benson
Fotomuhabir Harry Benson, bu fotoğrafı çekmeyi de The Beatles ile tanışmayı da hiç istememiş! Gönül verdiği mesleğinin rock’n’roll fotoğrafları çekmekle uzaktan yakından ilgisi olmadığını düşünüyor ve aslında o sırada Afrika’da bir haber yapıyor olmak istiyormuş. Henüz birkaç yıl önce, 1960’da kurulan The Beatles grubunun üyeleri John, Paul, George ve Ringo‘yla Paris’teki otel odalarında 1964’te buluşan Benson, müzik dünyasındaki en ünlü fotoğraflar arasında sayılan The Pillow Fight‘ı da o gün çekmiş. Grup üyelerini tüm çocuksulukları ve mutluluklarıyla ölümsüzleştiren bu fotoğraf yayınlandığında ABD’deki The Beatles hayranları için büyük bir neşe ve moral kaynağı olmuş. John F. Kennedy suikastinin birkaç hafta sonrasında ülkenin modunu biraz da olsa değiştiren fotoğraf sırasında grubun I Want to Hold Your Hand şarkısı da ABD listelerinde bir numaraymış. Fotoğrafı tüm dünyada büyük ilgi gören Benson, birkaç ay sonra “orada olmamaya o kadar yakındım ki…” şeklinde bir açıklama yapmış.
Muhammad Ali vs. Sonny Liston | 1965, Neil Leifer
Doğru zamanda doğru yerde bulunmanın özellikle spor ve konser fotoğrafçılığı için büyük bir önemi var. Neil Leifer‘in yakaladığı bu kare de bunu kanıtlıyor. Boks tarihinin en büyük yıldızlarından Muhammad Ali’nin yere yıktığı rakibi Sonny Liston‘un tepesindeki görkemli duruşu, spot ışıkları ve ortamdaki sigara dumanının etkisiyle adeta bir stüdyoda özel olarak çekim yapılmış hissi veriyor. 25 Mayıs 1965‘te, Muhammad Ali henüz 23 yaşındayken çekilen bu kare spor alanındaki ünlü fotoğraflar arasında üst sıralarda yer alıyor.
A Man on the Moon (Ayda Bir Adam) | 1969, Neil Armstrong / NASA
20 Temmuz 1969 tarihinde, Neil Armstrong kendisi için küçük ama insanlık için büyük bir adım attı. NASA‘nın Apollo 11 ekibi, o gece Ay’a ayak bastı. Ünlü fotoğraflar ile ilgili konuşup, o tarihi günden bahsetmemek mümkün değil. Yalnız bilmeniz gereken bir şey var, pek çoğunun sandığının aksine, bu fotoğrafta gördüğünüz astronot Neil Armstrong değil. Apollo 11 görevinde yer alan 3 astronottan ekip lideri Armstrong, Ay’a ayak basan ilk insan ünvanını alırken, Edwin “Buzz” Aldrin‘e de Ay’da fotoğrafı olduğunu söyleme ayrıcalığı düşmüş. (Buna üzüldüyseniz, ekipteki üçüncü kişi olan Michael Collins’in görev tanımı gereği Ay’da geçirdiği süre boyunca araçtan çıkamadığını hatırlatalım.) Kamera Neil Armstrong’un elindeymiş ve Ay’da çektiği fotoğraflar arasında Aldrin’in yer aldığı birçok kare var. Vatanseverliğe oynayan Amerikan bayraklı fotoğraflar, görevin bilimsel yanına odaklanan araştırma odaklı ve belgesel fotoğraflar. Ama aralarında en ilgi çekeninin bu olması şaşırtıcı değil, çünkü sadece yabancı bir dünyada, Ay’ın yüzeyi ve tek başına bir insanı gösteriyor. Kaskının camındaki yansımayla, Neil Armstrong da fotoğrafa girmeyi başarıyor.
Afghan Girl (Afgan Kızı) | 1984, Steve McCurry
National Goegraphic dendiğinde hemen akla gelen, Steve McCurry‘i dünyanın en ünlü fotoğraf sanatçılarından biri haline getiren, herkesin hayatında mutlaka bir kez karşısına çıkmış, ünlü fotoğraflar arasında belki de ilk sırada yer alan… Kırmızı başörtüsü ve yemyeşil gözleriyle derginin Haziran 1985 sayısının kapağına taşınan ve o zaman 13 yaşında olan bu genç kadının gerçek adı Sharbat Gula. Steve McCurry tarafından Pakistan’daki bir mülteci kampında fotoğraflanmış ve kamptaki şartlardan, Taliban rejimi altında yaşamak bile daha iyiydi diyerek şikayet etmiş. Afgan Kızı’nın gerçek kimliği, 2002’de yine National Geographic ekibinin onun hakkında bir belgesel (Search for the Afghan Girl) çekmeye karar vermesiyle ortaya çıkarılmış. Gula, o güne kadar tüm dünyada tanındığından habersizmiş ve çocukluğunda çekilen ikonik fotoğrafını 2002’deki o karşılaşmada görmüş. 2012’de eşini kaybeden Gula, Afganistan ve Pakistan arasında zor bir yaşam sürmeye devam ediyor. National Geographic’in Sharbat Gula onuruna sürdürdüğü ve Afgan mülteci çocuklara yardım etmeye adanmış bir yardım fonu da bulunuyor.