Çağdaş sanatçılar, fotoğrafçılar, sokak sanatçıları derken, şimdi de dünyanın belli başlı metropollerine ikonik binalar kazandırmış, hiç aklınıza gelmeyecek şehirden uzak noktalara mimari başyapıtlar kondurmuş, dünyaca ünlü mimarları hatırlatmak istedik sizlere.
Solomon R. Guggenheim Müzesi, New York, ABD | Fotoğraf: archdaily.com
Yaşamı boyunca imza attığı 1000’den fazla yapının yaklaşık 400’ü inşa edilmiş olan Amerikalı mimar Frank Lloyd Wright, ölümünden yaklaşık 35 yıl sonra Amerikan Mimarlar Enstitüsü tarafından, “tüm zamanların en büyük Amerikalı mimarı” ilan edilmişti. İnsanlık ve çevreyle uyum içerisinde binalar tasarlamayı ilke edinen Wright, bu mimari yaklaşımı ‘Organik Mimarlık’ olarak adlandırmıştı. Kariyeri boyunca tasarladığı birçok müstakil evin tasarımında da bu yaklaşıma büyük önem vermişti. Sadece mimari alanında değil, tasarımlarını hayata geçirecek mühendislik açısından da önemli buluşları olan Wright, önceden dökülmüş beton bloklar, camdan tuğlalar, prizma cam fayanslar gibi icatlara sahip. Çizdiği ev, ofis, kilise, okul, gökdelen, otel ve müzelerin iç mimarisiyle de genellikle kendisi ilgilenmiş, mobilya ve vitray gibi öğeleri kendisi tasarlamış.
Fallingwater (Kaufmann Evi), Pennsylvania, ABD | Fotoğraf: Getty Images / Walter Bibikow,
Birçoğumuz Frank Lloyd Wright’ı dünyanın en ikonik yapılarından biri olan Solomon R. Guggenheim Müzesi’yle tanıyor olsak da, birçok kaynağa göre “Amerikan mimarlık tarihinin en iyi eseri” olarak anılan Wright’ın bir müstakil ev tasarımı: Fallingwater olarak adlandırılan, güney Pennsylvania’daki bu ev, işadamı Edgar J. Kaufmann ve ailesi için 1935’te inşa edilmiş. Bir şelalenin üzerine inşa edilen ve suyla büyük bir uyum içerisinde ayakta duran ev, Wright’ın organik mimarlık felsefesinin en çarpıcı örneği aynı zamanda. Frank Lloyd Wright’ın diğer önemli eserleri arasında S.C. Johnson & Son şirketinin Wisconsin’deki genel merkez binası (Johnson Wax Headquarters), Oklahoma’daki 19 katlı Price Kulesi ve yıkılmak zorunda kalan, Tokyo’daki Imperial Oteli bulunuyor.
Villa Savoye, Poissy, Fransa | Fotoğraf: archikey.com
Tam adı Charles-Édouard Jeanneret olan İsviçreli-Fransız mimar, tasarımcı, ressam, şehir planlamacı, yazar Le Corbusier, bugün modern mimari olarak adlandırdığımız kavramın öncüsü. Yaşamı boyunca Avrupa, Japonya, Hindistan, Kuzey ve Güney Amerika’da binalar tasarlayan mimar, özellikle kalabalık şehirlerdeki insanlara daha iyi yaşam koşulları sağlamaya adamış. Bunu sadece yaşam alanları tasarlayarak da değil, örneğin Hindistan bağımsızlığına kavuştuktan sonra kurulan şehirlerden Chandigarh’ın tüm planlamasını üstlenerek de yapmış. Le Corbusier’in bugün halen tartışılmakta olsa da modern mimariye yön veren fikirleri var. Bunlardan en önemlisi, en net şekilde kendi tasarımı Villa Savoye’da somutlaşan Modern Mimarinin Beş İlkesi. Özetle bu ilkeler, tamamen sütunlar tarafından taşınan ve dış duvarların ve cephenin yerini kısmen ya da tamamen camların aldığı, serbest planlı evlere işaret ediyor. Ölümünün 50 yıl sonrasında, 2016’da, Le Corbusier’in tasarladığı 7 ülkedeki 17 yapı, “Le Corbusier’in Mimari Eserleri” başlığı altında topluca UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış.
Notre Dame du Haut, Ronchamp, Fransa | Fotoğraf: Gili Merin
Le Corbusier’in ikonik eserleri arasında en dikkat çekicisi belki de Ronchamp’taki Notre Dame du Haut. Yapıldığı dönemde alışılmış kilise formunun tamamen dışında bir kilise tasarımına sahip oluşuyla hem tartışmalar yaratan hem de modern dini mimari akımının öncülerinden olan bu kilise, kırsal alanın ortasındaki bir mantarı andırıyor. Ona bu görünümü armağan edense duvarlar tarafından değil ortadaki sütunlar tarafından taşındığı için duvarlar üzerinde adeta yüzen çatısı. Le Corbusier’in UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan dikkat çekici eserleri arasında kendi ilkelerini en iyi temsil eden, Poissy’deki Villa Savoye, planlamasını üstlendiği şehir Chandigarh’taki belediye binası (Complexe du Capitole) ve Tokyo‘daki Ulusal Batı Sanatları Müzesi (Musée National des Beaux-Arts de l’Occident) de bulunuyor.
Haydar Aliyev Kültür Merkezi, Bakü, Azerbaycan | Fotoğraf: arch2o.com
Tam adı Zaha Mohammad Hadid olan Iraklı-İngiliz mimar Zaha Hadid, bundan tam iki yıl önce 65 yaşında, aramızdan oldukça erken ayrıldı. 2010 ve 2011’de iki yıl üst üste Birleşik Krallıık’ın en prestijli mimarlık ödülü Stirling Prize’a layık görülen Hadid, 2012 yılında Kraliçe’den Dame ünvanını aldı. The Guardian’ın “mimari geometriyi serbest bırakan, Kıvrımların Kraliçesi” olarak adlandırdığı mimar, gerçekten de akışkan, kıvrımlı, parçalı tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Postmodern mimarinin Dekonstrüktivizm akımının bir temsilcisi olan Zaha Hadid’in bazı projeleri ölümünden iki yıl sonra, halen yapım aşamasında.
Phaeno Bilim Merkezi, Wolfsburg, Almanya | Fotoğraf: maisdcharlottegreenleaf.blogspot.com
Zaha Hadid’in en önemli eserleri arasında modern Bakü’nün simge binalarından olan, 2012 Eurovision Şarkı Yarışması’nın gerçekleştiği Haydar Aliyev Kültür Merkezi, Almanya’nın Wolfsburg kentindeki interaktif bilim merkezi Phaeno Bilim Merkezi, 2012 Londra Olimpiyatları için inşa edilen havuz kompleksi London Aquatics Centre, Çin’deki Guangzhou Opera Evi ve Glasgow – İskoçya’daki Riverside Müzesi yer alıyor. Ve hepsinde ağzınızı açık bırakacak, fotoğraflamaya doyamayacağınız formlar, geometriler ve kıvrımlar…
Walt Disney Konser Salonu, Los Angeles, ABD | Fotoğraf: japantimes.co.jp
Neredeyse tasarladığı her bina, imzasını attığı her proje anında çağdaş mimarinin en önemli eserleri arasında anılan Frank Gehry, ya da tam adıyla Frank Owen Goldberg, Toronto, Kanada doğumlu. Çoğu zaman işlenmemiş ya da tamamlanmamış görünen binaları, sonsuz bir hayal gücünün ve derin bir deneyselliğin ürünü. Kariyerindeki ilk önemli eseri 1977’de Santa Monica, California’da kendisi için tasarladığı özel mülk olmuş. Frank Gehry’nin hiçbir eseri birbirine benzememesine rağmen imzasını nerede görseniz tanıyabilirsiniz. Ne yazık ki bu imzayı İstanbul’da görme fırsatını kaçırdığımızı da ekleyelim. İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olmaya heyecanla gün saydığı günlerde, bugün Tepebaşı’ndaki TRT binasının yer aldığı yer için düşünülen bir kültür kompleksi projesi, türlü anlaşmazlıklar nedeniyle hayata geçirilememiş.
Dans Eden Ev,Prag, Çekya | Fotoğraf: Daniel Galba
Gelelim hayata geçirilmiş olan projelere ve Frank Gehry eserleriyle zenginleşmiş dünya kentlerine… Tıpkı Frank Lloyd Wright gibi, Frank Gehry de tüm dünyada bir Guggenheim Müzesi tasarımıyla tanınıyor. Mimarın en önemli projesi, aynı zamandatek başına kentin turizm gelirini katbekat arttırdığı için Bilbao Etkisi adında başlı başına bir vaka çalışmasına dönüşmüş olan, Bilbao’daki Guggenheim Müzesi. Los Angeles’taki Walt Disney Konser Salonu ve Mississippi’deki Ohr-O’Keefe Sanat Müzesi, Bilbao’daki Guggenheim Müzesi’ni andıran karmaşık metalik formlarıyla dikkat çeken ikonik Gehry binaları… Hanover – Almanya’daki Gehry Kulesi ve Prag – Çekya’daki Dans Eden Ev ise garip eğimlere ve tuhaf bükümlere sahip, az katlı ama dikkat çekici binalar. Chicago’nun önemli turistik merkezlerinden Millenium Park’taki yaya köprüsü de Frank Gehry’nin alametifarikalarından.
Louvre Piramidi, Paris, Fransa | Fotoğraf: agstudio.me
Ve 100 yaşında, büyük bir mimar… Çinli-Amerikalı Ieoh Ming Pei, ya da tanındığı adıyla I.M. Pei, modernist ve kübist mimari stillerini harmanlayan kendine özgü tarza sahip. Geleneksel mimari öğeleri basit geometrik dokunuşlarla yenilikçi bir hale dönüştüren I.M. Pei, 1983 yılında mimarinin Nobel Ödülü olarak adlandırılan Pritzker Ödülü’ne layık görülmüş.
Çin Bankası Kulesi, Hong Kong, Win | Fotoğraf: wanderingcarnivore.com
I.M. Pei’nin adını ilk kez bu yazıda duyuyor olabilirsiniz ama yukarıdaki fotoğraftaki piramidi tanımıyor olmanıza imkan yok! Evet, I.M. Pei’nin en ünlü eseri, Paris’in simgelerinden biri haline gelmiş olan Louvre Piramidi. 1989 yılında müze binasının avlusuna merkezi bir giriş yapmak amacıyla tasarlanan bu camdan ve metalden piramit aynı zamanda üç küçük piramitle çevrili. I.M. Pei’nin diğer önemli eserleri arasında özellikle Hollywood’un ünlü aksiyon ve süperkahraman filmlerinden hatırlayacağınız, Hong Kong’daki Çin Bankası Kulesi, Boston’daki John F. Kennedy Kütüphanesi ve Doha’daki İslam Sanatları Müzesi de bulunuyor.